Ekrem
Kategori:İnternet Günlüğüm
| Tarih:
3/7/2015 8:24:08 PM
Bu yazı 6682 defa okundu
VELİLERİME NASİHATİM VAR
Rehberliğini yaptığım sınıflarda velilerimle sürekli diyalog
halindeyimdir. Velev ki öğrencim derse gelmesin, anında velimi arıyorum. "Nerde
bu öğrencim" diye soruyorum. Bu tutumumdan ötürü şu ana kadar velilerimden hiçbir
ters cevap aldığımı da hatırlamıyorum. Kanaatim şu ki; babalar, anneler bu durumdan
memnuna benziyor.
Velilerimle olan bu diyalog çerçevesinde, öğrencilerimi
gözlemlediğimde haylaz olanlar bu durumdan pek memnun değiller. Bu böyle yani,
Atkaracalar'da da , Karacabey'de de , Tosya'da da aynı. Babasından, annesinden
gizlisi saklısı olanlar velisini aramamı istemiyorlar; yüzsüz, laçka bir
şekilde bu durumu dile getirmekten de geride kalmıyorlar lakin, bittecrübe sonucu
sakıncalı durumlarla karşılaşmaktansa, doğrudan veli ile iletişim kurmak ma'şeri
vicdan açısından gönlümü rahatlatıyor. Şöyle ki, bu aramalar genellikle de
diğer öğrencilerin yanında oluyor. Bir yandan velime yaşanan hadiseyi, durumu
aktarırken; öte yandan da, diğer öğrencilere "bak durum böyle böyle, siz de bu
davranışın benzerini sergilerseniz; sizin de velinizi ararım mesajı, aba
altından gösterilmiş oluyor :).
VARAN 1: Günlerden Perşembe,
dersin birinde sınıfa nasihat ederken, öğrencinin birisi öğretmenine şunu
soruyor." Hocam siz İskilipte hiç hamama gittiniz mi?" Soruda yazım hatası yok.
Fakat diğer zibidi kılıklılar bu soru karşısında kahkahayı basıyor. Heyhat, bunlar
cin olmadan adam çarpmaya mı kalkıyorlar yoksa? Öğretmen soruyu soranla göz göze
geliyor(göz teması da sağlanıyor), öğrenci tekrar sorusunu yineliyor. Sınıfta
bir kahkaha tekrar. Soruyu soranı, idareci odasına alıyor öğretmen. Öğrenciye
şunu diyor:" Babanı arayım da, babana da bu soruyu sorayım mı?" Öğrenci
ağlamaklı bir halde: "babamı aramayın, kaza yaptı, bir daha söz demem" diyor.
Bu öğrencinin yaşı yaklaşık 17, yaptığı kepazeliği siz düşünün(İskilip kelimesindeki
ilk iki harfin yerini değiştirirseniz, mevzu anlaşılır.), derste öğretmenini
küçük düşürme namına söylediği söze, birebirde kendisini acındırma rolüne... Gençtir
genç, genç. Hay Ya Rabbim, ne günlere kaldık, bu kulunu sana havale ediyorum.
VARAN 2: Aynı derste
öğretmen içeri girdiği anda, bir başka erkek öğrenci kızlı erkekli bütün
arkadaşlarının yanında kolunu iyice sıvamış bir vaziyette, arkadaşlarına yüzü
dönük bir şekilde kolunu göstererek "al bunu.." diyerek arkadaşlarına uygun
olmayan biri tutum sergiliyor. Bu öğrenciye öğretmen, "babana söyleyim mi" diye
soruyor, öğrenci "hayır" diyerek kafasını yukarı kaldırıyor. Bu öğrenci de
yaklaşık 17 yaşında. Öğretmen bu olayın da üzerinde durmuyor. Gençtir genç,
genç. Hay Ya Rabbim, bu kulunu da sana havale ediyorum.
VARAN 3: Aynı derste,
ismi "T" olan kız öğrenci, öğretmenine ismi "E" olan öğrenciyi şikayet ediyor.
Şikayet mevzusu erkeğin kız öğrenciye tokat atması. Hem de ders esnasında.
Öğretmen de erkek öğrenciye soruyor, "evladım senin kız kardeşin var mı?",
cevap: "var öğretmenim"; bu sefer öğretmen: "peki bu kızın abisi, senin kız
kardeşine tokat atsa iyi olur mu?"; öğrencinin cevabı "mal mısın hocam sen,
olur mu öyle şey?". Bre densiz ne konuşmasını bilirsin, ne davranış bilirsin;
böyle gelmişsin böyle gidersin. Öğrencinin namus mefhumu çerçevesinde tepkisini
öğretmen anlayabiliyor. Şöyle ki, tiki olan birisinin koltuk altına
dokunduğunuzda, küfrettiği gibi bu erkek öğrenci de tepkisini kendi densizliği çerçevesinde
göstermeye çalıştı fakat ortada bir problem var. O da şu: kendisine yapılmasını
istemediği bir davranışı; bir başkasına reva görmesine ne dersiniz? Bunun da
yaşı yaklaşık 17. Hay Ya Rabbim, bu kulunu da sana havale ediyorum.
Yukarda izah edilen hadiselerin tamamının fazlası vardır,
eksiği yoktur.
Hani geçenlerde Özgecan ASLAN isimli kıza tecavüz etmeye
çalışan bir sapık vardı, sonrasında babasıyla beraber birisini daha bulup, kızı
kestiler sonra da yaktılar. Tecavüz etmeye
çalışan kişi de, kız kardeşine aynı kepazeliği reva görür mü acaba? Hal bu ki;
buradaki öğretmen, özgecan aslan hadisesinden sonra da, bu sınıfa şöyle bir
tembihte bulunmuştu, "toplumumuzdaki elim hadiselerin müsebbibi gene bizleriz,
ormanda ağaç kesen baltanın sapı nasıl ki gene bir ağaçsa, bize zarar verenler
de gene bize benzeyen insanlardır, bundan ötürü davranışlarımıza dikkat edelim"
mealinde, uzuuunca bir nasihatta bulunmuştu.
Bütün bu uygunsuz davranışlar akabinde, öğretmen
öğrencilerine sözlü bir şekilde nasihat etti. Davranışlarının yanlış olduğunu
söyledi. NE yapsın bu öğretmen? Elinde sihirli bir değnek yok ki, hepsini bir
anda düzeltsin.
Kıymetli velim, sizlere sesleniyorum! çocuklarınızın
terbiyesi ile İLGİLENİN. Ortada problem var. Ekrem hoca olarak yukarda davranışlarını
anlattığım öğrencilere baktığımda artık onların velilerini görüyorum. Dilekçe
yazıp, öğrenciden şikayetçi olmak veya işi daha ileri noktalara götürmek
elbette mümkün fakat bunlar karpuz değiller ki dışı yeşil, içi kırmızı bir
vaziyette olsunlar. Yani evde başka davransınlar, okulda başka davransınlar. Okuldaki
benzer davranışları evlerinde de sergilerler. Baba olarak, anne olarak, büyük
olarak sizler bu gidişe dur demezseniz, Durum vahim. Bunu söyleyeyim.
Ekrem hoca sadece ve sadece nasihatte bulunabilir. 1 ders
saatinde yaşanan hadiseleri göz önünde bulundurduğumda öğrenci okutan tüm
velilerime bir nasihatim var.
.
Ağaç yaşken eğilir. Çocuklarınızla ilgilenin.
Öğretmenleri ile iletişimi kopartmayın, arada sırada çocuğunuzun durumunu
öğretmenleriyle görüşerek öğrenin. Aksi halde durum vahim. Men dakka, dukka. Özgecan
ASLAN hadisesi ortada. Ağaç kesen baltanın sapı da ağaçtan.
Velilerimden istirhamım
öğrencileriyle ilgilensinler, kimlerle arkadaşlık yapıyorlar öğrensinler, kötü
arkadaşları varsa, çocuklarını onlardan uzak tutsunlar. Bizden söylemesi